25 Şubat 2019 Pazartesi

KİTAP TAHLİLİ - ÇÖLE İNEN NUR - NECİP FAZIL KISAKÜREK


‘’Peygamberlik tavrı aklın verasındadır; ötesinde,
 ilerisinde…Ufuk çizgisinin arkasında.’’
İmam Gazali
NECİP FAZIL KISAKÜREK

  Yıllardır okunmakta olan ve daha yıllarca fikirleri ve düşünceleriyle gençliğe umut kaynağı olan Necip Fazıl Kısakürek 26 Mayıs 1904 senesinde İstanbul’da doğdu. Asıl adı Ahmet Necip Fazıl olan Kısakürek dini eğitimini küçük yaşta babasından aldıktan sonra 12 yaşında Fransız düzeniyle tanıştı. Frerler okuluna girdi. O okuldan ayrılarak Amerikan Kolejine ordanda Emin Efendi Mahalle Mektebine kaydoldu.
  Şiirle alakası büyük olan Üstad ilk olarak ‘’Nihal’’ adlı bir dergi çıkardı ve bu dergi haftalıktı. 1921 Drülfünun Felsefe Şubesi’ne kaydolması ona birçok edebiyat simasıyla tanışmasına sebep oldu. 1924’’te aldığı bursla Fransa’ya gitti. Sorbonne Üniversitesi’ne. İkinci şiir kitabı Kaldırımlar ile tanınan şair 1934 yılında Abdülhakim Arvasi ile tanışmasıyla büyük bir değişime uğramıştır.
  Büyük Doğu hareketinin kurucusu olan Kısakürek bu isimle bir dergi çıkarmış ve bu dergi tam yirmi beş(25) sene yayın hayatına devam etmiştir.
 Kısakürek 25 Mayıs 1983’te vefat etmiştir.[1]

    BASKI TAHLİLİ

  Başlığımızda bulunan eseri kendi dergisi ve hareketi olan Büyük Doğu ismiyle çıkan bir yayınevi tarafından basılmıştır. Bir çok eserinin hatta bütün eserlerinin bu yayınevi tarafından basıldığını söyleyebiliriz. Bu eseri kendi kitapları serisinin otuz dokuzuncu eseri olup altı yüz sekiz(608) sayfadır.

   KİTAP TAHLİLİ

  Kitap Necip Fazıl Kısakürek tarafından 1950 senesinde yazılmaya başlandı. Kitap aslında Necip Fazıl tarafından çıkarılan Büyük Doğu dergisinin 1956 ve 1959 yılında yayınlanan nüshalarında ki Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v.) hakkındaki yazılarının toplanmasıyla oluşmaktadır. Kitap birbirinden ayrı birçok bölümden oluşmaktadır. Tam olarak doksan iki(92) bölümden oluşan eserin raporumuzda yirmi dört(24) bölümü rapor tutulacak ve incelenecektir.
  Eser bir başlangıç bölümüyle başlamaktadır ve bu bölümde Peygamberimizin dünyaya gelme amacından bahsedilmekte ve yazar sanki Peygamberimize doğru konuşurmuş ve hitap edermiş gibi onu hem övmekte hemde kendi sembollüğünde insanların aczini açıklamaktadır. Bu bölümde bazı ana kavramlara da yer verilmiştir. Örneğin; inanmak gibi. Başlangıç bölümünü özetleyecek olursak ‘’Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, Dünyayı Yaratmazdım!’’ [2]cümlesiyle özetleyebiliriz.
  Kitap raporumuz yirmi üç bölümü-yaklaşık olarak yüz atmış dokuz(169)- olduğundan dolayı kısa ve öz cümleler ile ilerleyeceğiz. Birinci bölümle başlayan Peygamberimizin hayat serüvenine bölüm bölüm değil, bölümlerden edindiğimiz genel bilgileri sunarak devam edeceğiz.
  Birinci bölümden başlayarak peygamberimizin yaradılış zamanı verilmiştir. Peygamberimiz insanlık daha varolmadan önce ruh olarak yaratılmıştır.’’ Adem ruh ile cesed arasındayken…’’[3]. Hz. Muhammed(s.a.v.) son peygamberdir. Peygamberimize gelene kadar bütün peygamberlerin nurları vardır ve ak, temiz bir şekilde birbirlerine geçmişlerdir. Peygamberimize geldiğinde ise babası Abdullah’taki nur ona geçmiştir fakat babası peygamber değildir. Peygamberimizin doğduğu vakit Arap yarımadasıki insanların çoğu din ve inanç olarak sapkınlıkta ve putlara tapmaktaydı. Fakat peygamberimizin geldiği aile çok temiz ve asla putlara tapmamış bir ailedir. Kureyş kabilesinden gelmektedir. Mekke şehrinde doğmuştur. Mekke o süreçte genel olarak ticaret ile uğraşmakta, Mekke’de pazarlar ve panayırlar kurulmaktaydı. Mekke’yi önemli kılan şey ise Kabe idi. Yani Allah(c.c.)’ın yeryüzündeki evi. Peygamberimizin doğduğu yıl civarlarında Fil Vak’ası yaşandı ve Yemen Kralı Ebrehe yerle bir edildi.
  Peygamberimiz 571 yılının 20. Nisan günü dünyaya teşrif etmiştir. Pazartesi sabaha karşı. Kameri olarak 12 Rebiülevvel. Annesi Amine Hatun. Çocuklar doğduğunda bir sütanneye verilirdi. Peygamberimizin sütanneside Halime Hatun’dur. Kendisi Mekke’ye geldiğinde diğer gelenlerin hepsi birer bebekle dönerken kendisi bulamamış ve en sona kalmıştır. Sonra ise Peygamberimiz’i almıştır. Peygamberimiz o sıra yetimdir. Çünkü babası Abdullah vefat etmiştir. Halime Hatun O’nu aldığında evi bereketlenmiş mutlu ve huzurlu yaşamıştır. O sırada göğsünün yarılma olayı gerçekleşmiş ve kalbi kirli kandan temizlenmiştir. Peygamberimiz’in annesi Amine Hatun Peygamberimiz 5-6 yaşındayken vefat etmiş ve Peygamberimize kendisininde ikinci anne dediği Ümmü Eymen bakmaya başlamıştır. Peygamberimiz’in babası vefat ettiğinde O’nu himayesi altına alan ve O sekiz yaşına gelinceye kadar O’na bakan dedesi Abdülmüttalip O sekiz yaşındayken vefat etmiştir. Peygamberimiz’e ondan sonra amcası Ebu Talip bakmaya başlamıştır. Peygamberimiz peygamber olmadan önce de çok güzel huylu bir insandı. Kendisine Mekke de El Emin derlerdi.
  Yirmi yaşına geldiğinde amcası tarafından bir meslek seçmesi istendi. Ticaret mesleğini seçti ve Şam’a kervan götürmeye başladı. Sonrasında kervan sahibi olan Hatice Hatun ile evlendi. Kendisinden büyük olan Hatice Hatun O’na evlenme teklifi etmiş ve Peygamberimiz de kabul etmiştir. Hz. Hatice’den beş çocuğu oldu Peygamberimizin. Toplamda altı çocuğu olan peygamberimizin bir tek İbrahim Hatice’den değildi. Evlatlarından Ftıma hariç kepsi küçük yaşta vefat etti. Erkek çocuklarından birinin vefat etmesini Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:’’Eğer yaşasaydı nebi olması lazım gelirdi. Benden sonra nebi olmayacağına göre yaşayamazdı.’’
  Eser sonraki bölümde Kabe’nin özelliklerinden bahsetmiştir. Dümdüz bir plan üzerine, altı satıhlı ve sekiz köşelidir.
  Peygamberimiz insanlardan uzaklaştırılmıştır o süreçte. Hira dağı’na gider ve orda bir süre kalır geri dönerdi. Bir gittiğinde ise Cebrail(a.s.) gelmiş ve ona Alak Suresinin ilk beş ayetini okumuştur. Evine dönen Peygamberimiz örtünmüştür sıkı sıkıya. Hz. Hatice’nin akrabası olan Varaka bin Nevfel bu olayın nedeninin Peygamberimiz’in peygamber oluşuna bağlamıştır o zaman.
  Peygamberimize peygamberlik geldiğinde ilk inanan kişi Hz. Hatice’dir. Sonra Peygamberimiz’in ebedi dostu Hz. Ebu Bekir. Daha sonra Hz. Ali-daha sonra kızı ile evlenerek damadı oluyor- ve Hz. Zeyd’dir-kendisi köleydi sonra azadedildi-. Sonraki süreçte Müslümanların artmasıyla davet hızlandı fakat gizli bir davet olarak devam etti.
  Peygamberimiz’in genel özellikleri ise şöyledir ; boyu uzunla orta arasıdır. Fakat yürüdüğü zaman yanındaki ne kadar uzun olursa olsun ondan uzun görünür. Cildi nurani bir beyazlıkta ve hafif kırmızı ve esmere çalmaktadır. Kaşları ince ve uzun, aralarında bir damar var ki Peygamberimiz sinirlenince bu damar kabarır sonra tekrar inerdi. Büyükçe bir ağız, nurdan pırıl pırıl dişler ve uzun, zarif bir boyun. Karakter ve huy olarak Peygamberimiz bütün güzel huyları kendinde bulunduran bir kişiliktir.
  Bu paragraf ile raporda anlatılacak bölümleri genel olarak özetlemeye çalıştık.

    YORUM

  Kitap içeriğinden de anlaşılacağı gibi Siyer olarak kaleme alınmıştır. Birçok bölümden oluşması kitabı okumayı kolaylaştırmıştır. Bu kitap Necip Fazıl’ın diğer eserlerinden farklı olarak daha az süslü ve daha hafif kelimelerle yazılmıştır. Yalın, sade fakat etkili bir kitaptır. Bilinmeyen kelime sayısı az ve anlatma şekli güzeldir. Peygamberimiz’in hayatını gayet iyi anlatmış fakat verilen alıntıların nereden verildiğinin yazılmaması bu alıntıları okuyucu tarafından tekrar araştırmaya itmiştir. Aralarda keserek devam etmesi bazen anlatım kopukluklarına yol açmış olsa da kitap kesinlikle okunması gereken kitaplar arasında yerini almıştır. Kütüphanenizde bulundurmanızı tavsiye ederim.


Seyit Murat Erdoğan



[1] www.antoloji.com.tr
[2] Deylemi’nin İbn Abbas’tan naklidir.
[3] Ebu Hureyre’den rivayettir.

1 yorum:

  1. Ebu hureyre'den aldığınız rivayet nerede geçiyor öğrenebilir miyim?

    YanıtlaSil