25 Şubat 2019 Pazartesi

KİTAP TAHLİLİ - SİYASETNAME - NİZAMÜ'L MÜLK


 ‘’ Güzel zamanlar adil hükümdarların hüküm sürdüğü zamanlardır.’’
Nizamü’l Mülk

Nizamü’l Mülk

Nizamü’l Mülk zamanının en önemli yol göstericilerinden, en önemli vezirlerindendir. Kendisi zamanında Selçuklu Devleti’ne hizmet etmiş olsa da şuanda bile hala okunması onun ne kadar ileri ve çok özellikli bir rehber olduğunun kanıtıdır. Şuanın yöneticileri değil geleceğin de yöneticilerine rehberlik eden Nizamü’l Mülk 10 Nisan 1018(21 Zilkade 408)’de Horasan’ın Tus şehrine bağlı Nukan kasabasında dünyaya gelmiştir. Ailesinin maddi şartlarının çok iyi olmasından ötürü harikulade bir eğitimden geçen Nizamü’l Mülk ilmen ve fıkhen kendini çok geliştirmiştir. Nizamü’l Mülk Gazne Devleti zamanında idari görevlere başlamış, Alparslan, Tuğrul Bey, Melikşah  gibi önemli devlet adamları ile bizzat karar alıcı rol oynamış ve döneminde büyük bir yükselme gerçekleştirmiştir.
   Vezirliği Alparslan ile başlamış sonrasında ise oğlu Melikşah’a vezirlik yapmıştır. Elinde bulunan siyasi yeteneği de Melikşah döneminde yani yaklaşık olarak yirmi yıl kadar iyi bir şekilde göstermiştir. Bunun nedeni ise Melikşah’ın gençbir yaşta(18) tahta çıkmasıdır. Melikşah’ın özel hayatından dolayı düşkünlüğü ve Nizamü’l Mülk’ün oğullarıyla birlikte götürdüğü siyaset ve ayrıca Nizamü’l Mülk ve oğullarının İran’lı olması Büyük Selçuklu Devleti’nin yönetim organlarında bulunan kişilerce ve diğer tebaa tarafından düşmanlık beslenmesine neden olmuştur. Bunda etkili olan önemli kişiler ise Hasan Sabbah, Terken Hatun ve adamları, Tacü’l Mülk idi. Sonrasında tecrübe kazanan Melikşah siyaset ortamında daha aktif ve olgun davranmış ve dengelemiştir ve devletin gidişatı hakkında Nüzamü’l Mülk’ten bir rapor hazırlamasını istemiş ve Nizamü’l Mülk’te Siyasetname’yi yazmış ve padişaha teslim etmiştir. 14 Ekim 1092 (10 Ramazan 485) yılında yolculuk sırasında en büyük düşmanlarından Hasan Sabbah’ın bir fedaisi tarafından suikaste uğramış ve vefat etmiştir.
Allah ondan razı olsun.

  SİYASETNAME

   Nizamü’l Mülk yazdığı ve Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah tarafından yazılması istenen rapor niteliği taşıyan eser başta otuz dokuz risale olarak yazılmış ve Melikşah’a takdim edilmiştir. Takdim yılı ise 1091(484) yılıdır.
  Eser takdiminden sonra hem sultan tarafından hem de okuyan tebaa tarafından büyük ilgiyle karşılanmış, övgüyle bahsedilmiş, sevgiyle yad’edilmiştir. Otuz dokuz risale olarak hazırlanan eser şuan herhangi bir baskısını aldığınızda karşınıza elli bir risale daha doğrusu bölüm olarak çıkacaktır.
  Siyasetname daha çok zamanını ve az da olsa genele hitab eden birçok konu ve özne etrafında yazılmış ve tertip edilmiştir. Bu konuları ise en özetiyle söylemeye çalışırsak; idare etmek, düzene koymak, tedbir almak çeşitli tavsiyeler ile hakimiyeti güçlendirmek, hakimiyeti perçinlemek ve -en dikkat çekeni belkide- yol gösteren bir rehber olmak.
  Kitabını bir padişahın isteği üzerine yazdığı için kitap her risale içinde padişaha nasihat ve öğütler, yürüyeceği yolda kaldırım taşları içermektedir. Bu nasihatler üzerinden tecrübeleri göz önünde bulundurduğumuzda bu kaldırım taşlarından biri dahi eksik olunca nasıl takılıp düşüldüğüne şahit olabiliriz.

   BASKI TAHLİLİ

  Eser toplam elli bir(51) risaleden oluşmakta ve bu risalelerin parça parça işlenmesindeki en büyük neden farklı nasihatler içermesinden kaynaklanmaktadır. Eser Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından baskı halinde bulunabilmekte ve bu yayın evinin bu on ikinci(12.) baskısında toplam üç yüz altmış beş(365) sayfa halindedir.
  Kitap uzun bir sunuş yazısı sonrası Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlamaktadır. Giriş faslında kitabın neden yazıldığından bahsedilmekte ve nasıl tertip edildiği hakkında bilgi vermektedir.  Giriş faslından sonra teker teker fasılların fihristleri ve içeriklerine kısa bir iki cümle ile yer verilmiş sonrasında birinci fasıldan elli birinci fasıla kadar incelenmiştir. Kitabın elli birinci faslından sonra kitap hakkında bir bölüm daha sunulmuş sonrasında ise sözlük kısmıyla bitirilmiştir.

  KİTAP TAHLİLİ

  Bütün bölümlerin daha doğrusu fasılların içerikleri rapor içerisinde verilemeyeceğinden dolayı önemli bulunan fasıllar ele alınacaktır.
  Birinci fasılda hükümdarlığın Allah tarafından verilen bir lütuf olduğunu ve bu durumun her çağda gerçekleştiğinden bahsetmektedir.  İkinci fasılda memleketin bekası için tebaanın padişahın duacısı olması ve iyi güzel bir şekilde halka hükmedenin ahiret hayatında ulaşacağı güzelliklerden bahsetmiştir. Hadistir ki : ’’ Bu cihanda halka idarecilik yapanlar, mahşer günü huzura elleri bağlı getirilirler. Şayet adil imiş ise, adalet onun ellerini çözüverir ve cennete ulaştırır; yok eğer zalim imiş ise zulmü ellerini bağlar ve elleri boynundan zincire vurulmuş şekilde onu cehenneme götürür.’’
   Üçüncü fasılda ise padişahın adalet için zamanının çoğunu halka ayırması gerektiği belirtilmektedir. Bunu padişahın haftada iki gün oturmak ve dinlemek sonrasında adil bir şekilde pay etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Aynı fasıl içinde diğer ele alınan konu ise vergi tahsildarları görevleri üzerinden bütün memurların Allah’ın kullarına gayet kibar davranmaları eğer bir şey alınacaksa bu ne olursa olsun gayet nazik ve ahlaki koşulları göz önünde bulundurmaları söylenmektedir.
   Dördüncü fasıl fasıllar içinde en önemlilerinden birisidir. Vezirlerin denetlenmesi gerektiğinden bahseder ve bunun hem padişahın esenliği hem de memleketin huzurlu kalkınmış bir memleket olması durumunu ele alır. Bir vezir sıkıca denetlenmelidir. Eğer bir vezir iyi olursa tebaa huzur bulur kargaşa ortamı olmaz fakat bir vezir kötü olursa toplum içerisinde sürekli kargaşa ve kaosların olması muhtemeldir. Bu fasıl aslında vezirler için değil tüm memurlar için geçerlidir.
   Beşinci fasılda ikta sahiplerinden bahsedilmiş ve ikta sahiplerinin mal ve tahsilatlarıyla ilgili nasıl davranması gerektiği ele alınmıştır. Bu fasılda padişahın bazı karakeristik özelliğinden bahsetmiştir. Bu özellik ise fakir fukaraya ve kimsesi olmayana gözetimi esas alan merhamet ve adalettir. Altıncı fasılda yine önemli bir fasıldır ki ; vazife verilen insanlara verilen maaşın azlığı veya çokluğu durumunda neler olacağını düşünerek verilmesi gerektiğini söylemektedir. Yani görevlinin harama meyletmemesi için ihtiyacı olan bir miktarda maaşa bağlanması uygundur. Bu fasıl içinde Türklerden emin insanlar olarak bahsedilmiştir.
   Yedinci fasılda keza diğerleri kadar önemli ve bahsedilen noktalar ise görevlinin nasıl görevlendirildiği ve bu göreve uygun liyakatte olup olmadığıdır. Çünkü padişah hakim olduğu alanlardan sorumlu tutulmuş ve sorumluluğu altında kendi mesuliyeti bulunan bir yeri görevliye teslim etmektedir. Bu görevlide aranacak en büyük özellik liyakattıir. Bu fasılda da yine Türklerden liyakat sahibi insanlar olduğu zikredilmektedir.
     Sekizinci fasılda din ve şeriat işlerinde denetimle ilgilidir ki din bir devletin olmazsa olmazı ve onu yönlendiren en önemli unsurdur. Bundan dolayı bu unsurun çok sağlam olması gerekmektedir. Ehil ve alim kişilere verilmelidir. Aynı zamanda aynı fasılda reyaanın padişaha işlerin hızlı halledilebilmesi ve tebaanın kendini değerli hissetmesi için direk birince elden ulaşması lazım olduğundan bahseder.
   Onuncu fasılda önemlidir ki bir devletin müdafaasında ki en önemli unsur olan ordudan bahsetmektedir. Padişah kendi ve devletinin şanı için ordusunu sürekli kontrol etmelidir. Aynı zamanda padişah fermanının herşeye çıkarılmaması gerektiğinden bahseden fasıl, şan ve şöhretin zedeleneceği üzerinde durmuştur.
  On üçüncü fasılda padişahın devletinde bir nevi istihbarat görevinde bulunan casuslar ve adamlarının bulunması gerektiği ile ilgilidir.
  On beşinci fasılda emir verilme veya herhangi bir söz söyleme durumunda söyleyen küşünün sarhoşluğu ve ayıklık durumunun önemli olması verilmiştir.
  On yedinci fasıl padişah nedimlerinden bahsetmiş, nedimin görevlerinden ve özelliklerinden ayrıntılı bahsetmiştir.
  On sekizinci fasılda devlet işlerinde karar verme safhasında istişarenin önemi ortaya konmuştur. Yirmi birinci fasıl elçilerin gelişi karşılanışı ve ağırlanışı ile ilgilidir. Gelen elçi gönderen padişahı temsil ettiği içinona hürmette kusur etmemelidir. Elçiye edilen kusur ona zayıf yönü göstermektir ki bu da beka için iyi bir durum değildir.
  Yirmi Dördüncü fasılda ordunun yapısından bahsetmektedir. Bir ordu saf bir ırktan değil farklı ırkların bir araya gelmesiyle oluşmuş olmalıdır. Nedeni ise rekabet olması, yani tembellik ve rahatlığın olmamasıdır.
  Otuz Yedinci fasılda hizmetkara daha doğrusu bir işi layığıyla yapan kişiye ödül vermek gerektiğinden bahsedilmektedir.
  Kırk ikinci fasılda ise bir kişiye birden fazla işin teslim edilmemesi gerektiğine ve işlerin ayrı ayrı kişilere dağıtılması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Nedeni ise bir işe odaklanan kişinin diğer bir işe daha az kafa yormasıdır. Bu fasıl uzun tutulmuş ve bol örneklerle açıklanmıştır.
  Kırk dokuzuncu fasılda bir padişahın sahip olması gereken hazine düzenlerinden bahsetmiştir. Ellinci fasılda padişah tarafından görevlendirilmiş kişilerin halkın arzuhallerini dinlemesi ve katiplerin bunu kayda geçmesi gerektiği belirtilmiştir. Elli birinci fasılda ise bağlı olan vilayetlerin ekonomik alandaki harcamalarının yani maliyesinin denetlenmesi gerektiğini sunulmuştur.
  Kitap bölümünde ise yine kitap ve yazar hakkında çeşitli bilgier verilmiştir.

    YORUM

  Yorum olarak şunları eklemek gerekir ki Nizamü’l Mülk gerçekten çok doğru bir rehberdir. Kitabını ve fasıllarını yani risalelerini okuduğunuzda bunu daha da iyi anlayacaksınız. Eser gayet anlaşılır bir dille yalın ve sade bir şekilde yazılmıştır. Okumayı kolaylaştırıcak ve sıktırmayacak şekilde bölümlere ayrılmasıda çok olumlu bir yön. Çeşitli nasihatlerin bulunduğu bir eser –üstelik siyasete yön vermiş bir insan tarafından yazılmış- bizler için büyük bir nimet. Kitap içerisinde okurken hikayeler içerisinde kaybolacağınız anlar olacak fakat belki Üstad’ın yaşadığı zamandan olsa gere fakat ise takdim edilen padişah düşünüldüğü için kısıtlı bir coğrafyada ve zamanda verilmesi okuyucuyu sıkılmaya itebilir. Hikayeler içerisinde sürekli olarak aynı hanedanlıklar ve çevreleri üzerinden gidilmiş ve bunlarla ilgili sayısız örnek verilmiştir. Aynı zamanda, ne kadar okumamız gereken bir kitap olsa da şuan bulunduğumuz teknoloji ve bilim çağında –ki her saniye dünya siyaseti farklı yönlere kayarken- bu kitabın bizde ne denli etkili olacağı tartışma konusu olabilir.Bu yönleri bir tarafa bırakırsak kitap gayet yol gösterici ve okunması gereken bir kitaptır.


Seyit Murat Erdoğan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder