‘’ Güzel zamanlar adil hükümdarların hüküm sürdüğü zamanlardır.’’
Nizamü’l Mülk
Nizamü’l
Mülk
Nizamü’l
Mülk zamanının en önemli yol göstericilerinden, en önemli vezirlerindendir.
Kendisi zamanında Selçuklu Devleti’ne hizmet etmiş olsa da şuanda bile hala
okunması onun ne kadar ileri ve çok özellikli bir rehber olduğunun kanıtıdır.
Şuanın yöneticileri değil geleceğin de yöneticilerine rehberlik eden Nizamü’l
Mülk 10 Nisan 1018(21 Zilkade 408)’de Horasan’ın Tus şehrine bağlı Nukan
kasabasında dünyaya gelmiştir. Ailesinin maddi şartlarının çok iyi olmasından
ötürü harikulade bir eğitimden geçen Nizamü’l Mülk ilmen ve fıkhen kendini çok
geliştirmiştir. Nizamü’l Mülk Gazne Devleti zamanında idari görevlere başlamış,
Alparslan, Tuğrul Bey, Melikşah gibi
önemli devlet adamları ile bizzat karar alıcı rol oynamış ve döneminde büyük
bir yükselme gerçekleştirmiştir.
Vezirliği Alparslan ile başlamış sonrasında
ise oğlu Melikşah’a vezirlik yapmıştır. Elinde bulunan siyasi yeteneği de
Melikşah döneminde yani yaklaşık olarak yirmi yıl kadar iyi bir şekilde
göstermiştir. Bunun nedeni ise Melikşah’ın gençbir yaşta(18) tahta çıkmasıdır.
Melikşah’ın özel hayatından dolayı düşkünlüğü ve Nizamü’l Mülk’ün oğullarıyla
birlikte götürdüğü siyaset ve ayrıca Nizamü’l Mülk ve oğullarının İran’lı
olması Büyük Selçuklu Devleti’nin yönetim organlarında bulunan kişilerce ve diğer
tebaa tarafından düşmanlık beslenmesine neden olmuştur. Bunda etkili olan
önemli kişiler ise Hasan Sabbah, Terken Hatun ve adamları, Tacü’l Mülk idi.
Sonrasında tecrübe kazanan Melikşah siyaset ortamında daha aktif ve olgun
davranmış ve dengelemiştir ve devletin gidişatı hakkında Nüzamü’l Mülk’ten bir
rapor hazırlamasını istemiş ve Nizamü’l Mülk’te Siyasetname’yi yazmış ve
padişaha teslim etmiştir. 14 Ekim 1092 (10 Ramazan 485) yılında yolculuk
sırasında en büyük düşmanlarından Hasan Sabbah’ın bir fedaisi tarafından
suikaste uğramış ve vefat etmiştir.
Allah ondan
razı olsun.
SİYASETNAME
Nizamü’l Mülk yazdığı ve Büyük Selçuklu
hükümdarı Melikşah tarafından yazılması istenen rapor niteliği taşıyan eser
başta otuz dokuz risale olarak yazılmış ve Melikşah’a takdim edilmiştir. Takdim
yılı ise 1091(484) yılıdır.
Eser takdiminden sonra hem sultan tarafından
hem de okuyan tebaa tarafından büyük ilgiyle karşılanmış, övgüyle bahsedilmiş,
sevgiyle yad’edilmiştir. Otuz dokuz risale olarak hazırlanan eser şuan herhangi
bir baskısını aldığınızda karşınıza elli bir risale daha doğrusu bölüm olarak
çıkacaktır.
Siyasetname daha çok zamanını ve az da olsa
genele hitab eden birçok konu ve özne etrafında yazılmış ve tertip edilmiştir.
Bu konuları ise en özetiyle söylemeye çalışırsak; idare etmek, düzene koymak,
tedbir almak çeşitli tavsiyeler ile hakimiyeti güçlendirmek, hakimiyeti
perçinlemek ve -en dikkat çekeni belkide- yol gösteren bir rehber olmak.
Kitabını bir padişahın isteği üzerine yazdığı
için kitap her risale içinde padişaha nasihat ve öğütler, yürüyeceği yolda
kaldırım taşları içermektedir. Bu nasihatler üzerinden tecrübeleri göz önünde
bulundurduğumuzda bu kaldırım taşlarından biri dahi eksik olunca nasıl takılıp
düşüldüğüne şahit olabiliriz.
BASKI TAHLİLİ
Eser toplam elli bir(51) risaleden oluşmakta
ve bu risalelerin parça parça işlenmesindeki en büyük neden farklı nasihatler
içermesinden kaynaklanmaktadır. Eser Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
tarafından baskı halinde bulunabilmekte ve bu yayın evinin bu on ikinci(12.)
baskısında toplam üç yüz altmış beş(365) sayfa halindedir.
Kitap uzun bir sunuş yazısı sonrası Rahman ve
Rahim olan Allah’ın adıyla başlamaktadır. Giriş faslında kitabın neden
yazıldığından bahsedilmekte ve nasıl tertip edildiği hakkında bilgi
vermektedir. Giriş faslından sonra teker
teker fasılların fihristleri ve içeriklerine kısa bir iki cümle ile yer
verilmiş sonrasında birinci fasıldan elli birinci fasıla kadar incelenmiştir.
Kitabın elli birinci faslından sonra kitap hakkında bir bölüm daha sunulmuş
sonrasında ise sözlük kısmıyla bitirilmiştir.
KİTAP TAHLİLİ
Bütün
bölümlerin daha doğrusu fasılların içerikleri rapor içerisinde
verilemeyeceğinden dolayı önemli bulunan fasıllar ele alınacaktır.
Birinci fasılda hükümdarlığın Allah
tarafından verilen bir lütuf olduğunu ve bu durumun her çağda gerçekleştiğinden
bahsetmektedir. İkinci fasılda
memleketin bekası için tebaanın padişahın duacısı olması ve iyi güzel bir
şekilde halka hükmedenin ahiret hayatında ulaşacağı güzelliklerden
bahsetmiştir. Hadistir ki : ’’ Bu cihanda halka idarecilik yapanlar, mahşer
günü huzura elleri bağlı getirilirler. Şayet adil imiş ise, adalet onun
ellerini çözüverir ve cennete ulaştırır; yok eğer zalim imiş ise zulmü ellerini
bağlar ve elleri boynundan zincire vurulmuş şekilde onu cehenneme götürür.’’
Üçüncü fasılda ise padişahın adalet için
zamanının çoğunu halka ayırması gerektiği belirtilmektedir. Bunu padişahın
haftada iki gün oturmak ve dinlemek sonrasında adil bir şekilde pay etmesi gerektiği
vurgulanmaktadır. Aynı fasıl içinde diğer ele alınan konu ise vergi
tahsildarları görevleri üzerinden bütün memurların Allah’ın kullarına gayet
kibar davranmaları eğer bir şey alınacaksa bu ne olursa olsun gayet nazik ve
ahlaki koşulları göz önünde bulundurmaları söylenmektedir.
Dördüncü fasıl fasıllar içinde en
önemlilerinden birisidir. Vezirlerin denetlenmesi gerektiğinden bahseder ve
bunun hem padişahın esenliği hem de memleketin huzurlu kalkınmış bir memleket
olması durumunu ele alır. Bir vezir sıkıca denetlenmelidir. Eğer bir vezir iyi
olursa tebaa huzur bulur kargaşa ortamı olmaz fakat bir vezir kötü olursa
toplum içerisinde sürekli kargaşa ve kaosların olması muhtemeldir. Bu fasıl
aslında vezirler için değil tüm memurlar için geçerlidir.
Beşinci fasılda ikta sahiplerinden
bahsedilmiş ve ikta sahiplerinin mal ve tahsilatlarıyla ilgili nasıl davranması
gerektiği ele alınmıştır. Bu fasılda padişahın bazı karakeristik özelliğinden
bahsetmiştir. Bu özellik ise fakir fukaraya ve kimsesi olmayana gözetimi esas
alan merhamet ve adalettir. Altıncı fasılda yine önemli bir fasıldır ki ;
vazife verilen insanlara verilen maaşın azlığı veya çokluğu durumunda neler
olacağını düşünerek verilmesi gerektiğini söylemektedir. Yani görevlinin harama
meyletmemesi için ihtiyacı olan bir miktarda maaşa bağlanması uygundur. Bu
fasıl içinde Türklerden emin insanlar olarak bahsedilmiştir.
Yedinci fasılda keza diğerleri kadar önemli
ve bahsedilen noktalar ise görevlinin nasıl görevlendirildiği ve bu göreve
uygun liyakatte olup olmadığıdır. Çünkü padişah hakim olduğu alanlardan sorumlu
tutulmuş ve sorumluluğu altında kendi mesuliyeti bulunan bir yeri görevliye
teslim etmektedir. Bu görevlide aranacak en büyük özellik liyakattıir. Bu
fasılda da yine Türklerden liyakat sahibi insanlar olduğu zikredilmektedir.
Sekizinci fasılda din ve şeriat işlerinde
denetimle ilgilidir ki din bir devletin olmazsa olmazı ve onu yönlendiren en
önemli unsurdur. Bundan dolayı bu unsurun çok sağlam olması gerekmektedir. Ehil
ve alim kişilere verilmelidir. Aynı zamanda aynı fasılda reyaanın padişaha
işlerin hızlı halledilebilmesi ve tebaanın kendini değerli hissetmesi için
direk birince elden ulaşması lazım olduğundan bahseder.
Onuncu fasılda önemlidir ki bir devletin
müdafaasında ki en önemli unsur olan ordudan bahsetmektedir. Padişah kendi ve
devletinin şanı için ordusunu sürekli kontrol etmelidir. Aynı zamanda padişah
fermanının herşeye çıkarılmaması gerektiğinden bahseden fasıl, şan ve şöhretin
zedeleneceği üzerinde durmuştur.
On
üçüncü fasılda padişahın devletinde bir nevi istihbarat görevinde bulunan
casuslar ve adamlarının bulunması gerektiği ile ilgilidir.
On beşinci fasılda emir verilme veya herhangi
bir söz söyleme durumunda söyleyen küşünün sarhoşluğu ve ayıklık durumunun
önemli olması verilmiştir.
On yedinci fasıl padişah nedimlerinden
bahsetmiş, nedimin görevlerinden ve özelliklerinden ayrıntılı bahsetmiştir.
On sekizinci fasılda devlet işlerinde karar
verme safhasında istişarenin önemi ortaya konmuştur. Yirmi birinci fasıl
elçilerin gelişi karşılanışı ve ağırlanışı ile ilgilidir. Gelen elçi gönderen
padişahı temsil ettiği içinona hürmette kusur etmemelidir. Elçiye edilen kusur
ona zayıf yönü göstermektir ki bu da beka için iyi bir durum değildir.
Yirmi Dördüncü fasılda ordunun yapısından
bahsetmektedir. Bir ordu saf bir ırktan değil farklı ırkların bir araya
gelmesiyle oluşmuş olmalıdır. Nedeni ise rekabet olması, yani tembellik ve
rahatlığın olmamasıdır.
Otuz Yedinci fasılda hizmetkara daha doğrusu
bir işi layığıyla yapan kişiye ödül vermek gerektiğinden bahsedilmektedir.
Kırk ikinci fasılda ise bir kişiye birden
fazla işin teslim edilmemesi gerektiğine ve işlerin ayrı ayrı kişilere
dağıtılması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Nedeni ise bir işe odaklanan kişinin
diğer bir işe daha az kafa yormasıdır. Bu fasıl uzun tutulmuş ve bol örneklerle
açıklanmıştır.
Kırk dokuzuncu fasılda bir padişahın sahip
olması gereken hazine düzenlerinden bahsetmiştir. Ellinci fasılda padişah
tarafından görevlendirilmiş kişilerin halkın arzuhallerini dinlemesi ve
katiplerin bunu kayda geçmesi gerektiği belirtilmiştir. Elli birinci fasılda
ise bağlı olan vilayetlerin ekonomik alandaki harcamalarının yani maliyesinin
denetlenmesi gerektiğini sunulmuştur.
Kitap bölümünde ise yine kitap ve yazar
hakkında çeşitli bilgier verilmiştir.
YORUM
Yorum olarak
şunları eklemek gerekir ki Nizamü’l Mülk gerçekten çok doğru bir rehberdir.
Kitabını ve fasıllarını yani risalelerini okuduğunuzda bunu daha da iyi
anlayacaksınız. Eser gayet anlaşılır bir dille yalın ve sade bir şekilde
yazılmıştır. Okumayı kolaylaştırıcak ve sıktırmayacak şekilde bölümlere
ayrılmasıda çok olumlu bir yön. Çeşitli nasihatlerin bulunduğu bir eser
–üstelik siyasete yön vermiş bir insan tarafından yazılmış- bizler için büyük
bir nimet. Kitap içerisinde okurken hikayeler içerisinde kaybolacağınız anlar
olacak fakat belki Üstad’ın yaşadığı zamandan olsa gere fakat ise takdim edilen
padişah düşünüldüğü için kısıtlı bir coğrafyada ve zamanda verilmesi okuyucuyu
sıkılmaya itebilir. Hikayeler içerisinde sürekli olarak aynı hanedanlıklar ve
çevreleri üzerinden gidilmiş ve bunlarla ilgili sayısız örnek verilmiştir. Aynı
zamanda, ne kadar okumamız gereken bir kitap olsa da şuan bulunduğumuz
teknoloji ve bilim çağında –ki her saniye dünya siyaseti farklı yönlere
kayarken- bu kitabın bizde ne denli etkili olacağı tartışma konusu olabilir.Bu
yönleri bir tarafa bırakırsak kitap gayet yol gösterici ve okunması gereken bir
kitaptır.
Seyit Murat Erdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder