25 Şubat 2019 Pazartesi

KİTAP TAHLİLİ - DEVLET - İBN HALDUN


İBN HALDUN – DEVLET

   Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...  
   İlk Peygamber Hz. Adem'den beri insanlık başlamış ve devam etmektedir. Sürekli gelişmekte, değişmekte ve değiştikçe de derinleşmektedir. Bu gelişim ve özellikle derinleşme yolunda insan ilişkilerinin bir sonucu olarak bir çok kavram ortaya çıkmış, bu kavramlar sonradan bilim olarak adlandırılmıştır. Yani hülasa insanların ilişkileri geliştikçe bilim dalları ortaya çıkmış ve böylece derinleşme devam etmiştir. Bu bilim dallarından belkide en önemlileri sosyoloji, tarih, ve özellikle bir çok zamanda zamana damga vuran siyaset bilimidir. Bugün bahsedeceğimiz kişi yani İbn Haldun sosyolojinin babası, tarih felsefesinin kurucusu ve siyasetin doğayen olanları içerisinde en önemlilerindendir. Kendisi daha sonraki süreçte uluslarüstü üne sahip olacak olan Machievelli, Comte gibi düşünürlere ilham kaynağı olmuş, çok farklı ve hep değinilmeyen noktaların üzerinde durmuştur. En önemli eseri Kitabu'l İber'dir. Farkındalık ortaya çıkaran eseri Mukaddime bu eserin girişi niteliğinde olup kimi yayınlar 3 cilt kimileri 2 cilt basmaktadır. Şuan özetini yazacağım kitap İlke Yayınlarının Devlet kitabıdır ki Mukaddime eserinin Üçüncü bölümünün bir çok faslının çevirisinden oluşmaktadır. Bu fasıllar 4,5,7-14,15,16,17,41,42,44,46-50-51. fasıllardır.
   Bir eseri tanıtıyorsak veyahut açıklıyorsak mutlaka ilk önce yazarını tanıtmakla başlanmalıdır ki hele de bu İbn Haldun ise mecburidir. İbn Haldun Mayıs'ın 27'sinde 1332 'de Tunus'ta doğmuşve asıl adı Abdurrahman'dır. Babası Muhammed, dedesi ise Haldun'dür. Adı Haldun'un oğlu yani İbn Haldun olarak kalmıştır. Ailecek Arabistan, İspanya ve Afrika'ya göçmüştür. Sonra ise Tunus'a yerleşmiştir. Alanında bilinen alimlerden fıkıh,hadis,akaid,tefsir,mantık ve felsefe gibi dersler almıştır.1348'de çıkan veba salgınıyla anne ve babasını kaybetmiştir. Katiplikle başladığı iş ve ilim hayatında bilim meclislerinde bulunmuş, sır katipliği, elçilik ve başvezirlik yapmış, siyasi sebeplerden zindanlarda kalmış, yönetim değişince bedeviler arasında dolaşmış ve sürekli malzeme toplamış, incelemiş, kaynak olarak kullanmıştır. Siyasi olaylardan bıkan İbn Haldun İbn Selame adlı kaleye yerleşmiş, kendini ilme vermiş ve Mukaddime eserini burada tamamlamıştır(1374). Siyaset onu yine rahat bırakmadı. Kahirede müdessir daha sonrasında kadılık yaptı. Fakat adalete düşkünlüğünden dolayık iftiralara uğradı. Mahkemede beraat etsede gururu incinmiş tekrar müderrislik yapmış sonra geziye çıkmış Suriye'de Timur'la konuşma imkanı bulmuştur. Timur onu ya kendisinin yanında kalmasını yada Anadolu'ya gitmesini önermiş fakat o Kahire'ye dönmüş 1406 yılında orada vefat etmiştir. Eserlerine gelecek olursak en önemli eseri Kitabu'l İber'dir. Yedi ciltten oluşan ve içerisinde tarih felsefesini, siyaset felsefesini ve sosyolojiyi içeren kitabın ilk cildi Mukaddime'dir. Mukaddime'ye yönelecek olursa 6 bölüme ayrılmış bölümler sırasıyla sosyoloji, siyaset felsefesi, şehir ve iktisat felsefesini anlatmıştır. Bizim özetini vereceğimiz Devlet eseri Mukaddime'nin 3. Bölümünün fasıllarından oluşmuştur. Bu bölüm siyaset felsefesiyle ilgilidir.
  Özetimizde fasılları teker teker inceleyecek ve açıklayacağız.
1- Büyük devletler bir peygambere imanları sayesinde güçlü bir devlet olmayı başarmışlardır.
Bu fasılda devletin ancak güçlü olmak ve galibiyetle kurulacağı vurgulanmıştır. Güçlü olmak ise tarafgirlik, gayret, çalışmak ve kalpleri kaynaştırmakla olur. Kalpler ise yalnızca Allah'ın elindedir ve ancak O kaynaştırabilir. Kalpler hissiz olursa rekabet, fesatlık ve başkaldırı meydana gelir. Fakat kalp iman noktasında tam İman etmişse Allah ve elçilerine başarılı olabilir.
2- Dini asabiyet, devletin gücüne güç katar.
Din unsurları asabiyetliler arasında mücadeleyi sona erdirir. Asabiyet kelime anlamı olarak din, vatan, soy gayretidir. Din insanı harekete geçiren yegane duygudur. İnsanların asabiyet sebepli çekişmeleri biter ve birlik olurlar Din çatısı altında. Bu da asabiyeti tek bir amaca yöneltir. İnsan bu asabiyet ile de ölümü göze alır. Buna örnek olarak Kadisiye savaşı verilebilir.(Savaş Araplar İranlılar arasında olmuş, Müslüman Araplar 30.000 kişi ve İran orduları 120.000 kişi olmalarına rağmen dini asabiyetleriyle galip gelmişlerdir.)
3- Devletin sınırları taraftarlarının sayısıyla belli olur.
Devletin kuruluşunda emeği geçen bir çok hanedan üyesi, insan toplulukları vardır. Bu insan toplulukları Devletin gelişimi ve genişlemesiyle birlikte fethedilen yerlerin güvenliği ve yönetimi için gönderilirler. Fethettikçe gönderilen insanlar azalınca fetihler için merkezi kuvvet kalmayacak ve sınırlar genişlemeyecektir. Eğer devlet fethetmek istiyorsa bu seferde yurt savunmasız kalacaktır.Buda düşmanlar için büyük fırsattır. Devletin küçülmesi yöneticilerin vebalidir. Hülasa, devlet gücünün kaynağı aşırı taraftarlıktır. Fakat istediği kadar taraftar olsun bir devletin merkezi ele geçirilince devlette ele geçirilir.(Örneğin Sasaniler)
4- Devletinsınırlarının genişliği ve ömrünün uzunluğu onu ayakta tutanların sayısına bağlıdır.
Devlet ancak ve anca asabiyet ile kurulur. Bir devlette ne kadar çok asabiyet sahibi insan varsa o devlet o kadar uzun ömürlü olur. Bir diğer asabiyet ve taraftar meselesi ise kuruluş dönemindedir. Bu dönemde ne kadar taraftar varsa o kadar geniş sınırlara erişilebilir.
5- Çok sayıda grup ve topluluğun yaşadığı topraklarda güçlü bir devletin kurulması zordur.
Her topluluk ve bu toplulukların düşüncceleri farklıdır. Bu farklılıklar uyuşmazlıklara, uyuşmazlıklar ise ileriki merhalede isyan ve ihtilallere neden olur.Çünkü her toplumda diğer toplumu istemeyen bir asabiyet vardır. Örneğin İsrailoğulları zamanında Şam'ın durumu( O zamanlar kozmopolit bir yapı var ve düşünceler çeşitli olduğundan dolayı isyan ve ihtilaller olmuş, iktidar bastıramamıştır). Tam tersi olarak farklı düşünceli insan toplulukları az olan devletler uzun ve sağlam ömür sürerler. Örneğin; Mısır.
6- Şan ve ihtişama tek başına sahip olmak iktidarın karakteridir.
Bir çok fasıl gibi bu fasılda asabiyet ile açıklanmaktadır. Çünkü devlet asabiyetle varolur.Topluluklar içinde en güçlü olan iktidar sahibi olur ve uygun davranarak diğer topluluklarla devletin bekası için asabiyet sahibi olunur. Bu topluluğun başındaki hükümdar eğer kibirlenir kendini ilah ilan ederse devlet dağılır. Fakat böyle birşey olmazsa herşeyın tek bir kişi etrafında toplanması -hakimiyet, siyaset ve otorite- daha uygundur.
7- Bolluk ve refaha dalmak devletin tabiatındandır.
Millet, devletin kuruluş döneminde fakir çalışkan ve asabiyet sahibi, yükselme döneminde rahat, refah seviyesi yüksek, hantal ve tembelleşmeye yönelmiş ve az asabiyet sahibi, ihtiyarlama döneminde ise saadete düşmüş, asabiyet yoksunu, tembel ve zayıftır. Millet kendinden önceki hüküm sürenlerin elinden aldığında -genelde kuruluş dönemi hükümdarlarından alır- nimet ve refahı arar. Yaşamın zerafetine ermeye çalışır. Devlet yükseldikçe de ruh ve saadet isteği artar ve ihtiyaç haline gelir. Sonra gelenler yine aynı ve devletin yıkılma sürecine kadar bu böyle devam eder.
8 -Sükunet ve rahatlık devletin tabiatındandır.
Devlet kurulma aşamasını tamamladıktan sonra ise artık yönetimde çalışmanın,isteğin ve azmin yerini rahatlık ve sükunet alır.
9-Devlet ne zaman ihtiyarlama evresine girer ?
Devletin başına aşiretlerin ortak bir otorite kurma çabasına girmiş bireye yani hükümdara rey verip onun buyunduruğu altına girmesiyle yönetim rahatlar. Daha sonraki süreçte ise iki safha vardır. Birincisi, devletinzaferi kazandığı için rahatlık ve bolluk içine girmesidir. Bolluk içinde masraflar artar, azim azalır, rahatlık boy gösterir ve en önemlisi bundan sonra gelecek nesil zevk ve sefa düşkünü olur.Giderler artınca gelir bunu karşılamaz olur ve vergiler artar.Vergiler arttıkça halk sıkboğaz olur,zor duruma düşer,en sonunda isyalar başlar.Devlette çökme sinyalleri verilir.İkinci husus ise, devletin bolluk,zevk ve sefa içinde bulunması onun birçok yetisini kaybetmesine yol açar.En başında konar-göçer olmanın verdiği savaşma hırsı gider, azim kaybolur.
Şuana kadar gelinen noktayı 3 madde ile özetlersek,
a- Şan ve ihtişam 1 kişide toplandığından diğer kişiler bunu ağır bir durum olarak görürlerve tembellik yaparlar.Devlet zarar görür.
B-Nesil geçtikçe rahatlık içinde yaşamak zaruri hale gelir.Buda giderleri artırır.Halkın huzuru kaçar.İsraf çoğalırsa maaşlar düşer,bağışlar zorunlu hale gelir.
C-Rahatlığın nesiller boyu artması saraydaki erklerin hantal ve tembel yapar. Bunun için devlet muhafızları ve koruyucuları bedevilerden oluşur. Örnek olarak Doğuda Türk Devletleri, Afrikada ise Muvahhidler.
10- İnsanlar gibi devletlerin de ömürleri vardır.
İnsan ömrü iki gezegen bir burçta birleşinceye kadardır. Peygamberimizin hadislerinde insan ömrünün 60-70 yıl olduğu belirtilmiştir.Devlet 3 nesilden oluşur. 1. nesil asabiyyet sahibi,göçebelikten şehirleşmeye yeni geçmiş fakat alışamamış,kılıç,kalkan düşmana korku salarlar.2. nesil ise şehirleştiği için satafat ve rahata meyleder.Devlet işlerine pek önem vermez fakat atalarından kalan bir asabiyyet duygusu ile yaşarlar. 3. nesil ise asabiyyet yoksunu rahattır ve herşeyi devletten beklerler.
Not: Devlet ömrü 3 nesil iken Devletin şanı ve şöhreti 4 nesil devam eder.
11- Devletin göçebelik hayatından medeni hayata geçmesi
Güç, asabiyyet,tarafgirlik göçebe safhasındadır. Devlet göçebe kurulur sonra refah gelir. Bolluk olunca ihtiyaç gereği sanat ve zanaat ortaya çıkar. Arap dünyasında göçebelikten yerleşik hayata geçilmesini örneklerle görelim. Araplar kafur(beyaz,yarı saydam,güzel kokulu tıbbi malzeme)u ilk gördüklerinde tuz sanıp yemeğe atmışlardır,yufkayı ilk gördüklerinde kağıt sandılar. Araplar kendilerinden öncekileri mağlup edip onların zanaat ve sanatlarını öğrendiler ve kültür oluşturdular. Büyüdüler. Devlet büyürse medeniyyet de büyür.
12- Kuruluş seviyesinde refah,devletin gücünü artırır.
Kuruluş evresinde refah demek huzur demektir. Huzur ise devleti yönetenlerin desteklenmesidir. Destekli bir yönetici refah içinde yönetir devleti.
13- Yöneticilerin ahlak ve karakterleri, devletin geçireceği safhalara uygun olarak biçimlenir.
Devlet beş safhadan geçer ve zayıflar.(hükümdarın özellikleri)
a-Hükümdar her işi danışarak yapar,halka örnek olur,asabiyyet sahibidir.
b-İşlere kendi karar verir, asabiyyet azalır, yardımcılar edinir,aileden olanları devlet işlerinden uzaklaştırır.
c- Hükümdar bu merhalede rahata ermiştir. Devletin mal ve mülküne meyleder. Orduyu kontrol edip onların ihtiyaçlarını karşılar sadece(düşmana gösteriş amaçlı)
d-  Hükümdar kanaat eder ve seleflerinin(öncel,bir makamda önce bulunmuş kimse) yolunu takp eder.Taklitçidir ve barışçıldır.
e- Savurgan olur. Devlet ihtiyarlama dönemine girmiştir.Kaynakları nefsani işler için harcar.
14- Devletin ticaretle meşgul olması halk için zararlıdır.
Devlet giderleri karşılamak için vergi toplar. Karşılanmayınca ise ticaret ve pazara vergi koyar. Koymuş ise artırır. Olmazsa devlet ticaretle para kazanılacağını düşünür ve bunu yapar. Devletin ticarete atılmasıyla halka zarar verir. Tacirler ve esnaf rekabet konusunda zarar görür ve sürekli servetlerini kaybederler. Halk fakirleşirse devlet vergi almakta zorlanır. Devlet gelirlerinin en önemli bölümünü vergiler oluşturur. Devlet ne kadar karlı olsa bile ticaret yapması yanlıştır. Çünkü halk ticaret yapamazsa vergi ödeyemez,vergi ödenmezse gelir kaybı olur. Diğer konular ise şunlardır. Devlet servet sahiplerine önem gösterir. Çünkü servet büyüdükçe vergide büyür.Devlet ehli ziraatçilik yapmaz. Malı istediği fiyata alıp satar. Devlet nakit olarak ucuza aldığını pahalı satar.
15- Devlet adamları devletin orta ömründe servet sahibi olurlar.
Devletin kuruluş evresinde para halk arasında paylaşılır.Mal ve mülk verdiği kişileri sonrasında boyunduruğu altına alır.Bu süreçte katip ve yardımcılar beslenir. Sonraki süreçte(ihtiyarlık) hükümdar korktuğu için hazineyi askeri güce ve devletin önemlilerine verir. Devletin ihtiyaç sahiplerine yardımları kesilir. Hükümdar ve yakınları mallarını devlete bırakır.Devlet adamları zora girer ve ülke dışına kaçar. Devlet adamları birçok sır bildiği için hükümdar bunlara birşey yapamaz.
Fakat şöyle bir durum vardır ki kaçanların çoğu kurtulamamış, kurtulanlar mallarını kaybetmiştir.
16- Sultanın hediye ve bağışlarındaki azalma, vergi gelirlerindeki azalmaya neden olur.
Hükümdar bağış yaparsa o oranda devlet bağış toplar.
17- Adalete uymayan haraket, medeniyet ve imara düşmandır.
Halkın elinden mallarını haksızca alırsa devlet, halk tekrar alınacağını sanar ve çalışmaz. Adalet ve halkın azmi orantılıdır. Halk çalışmazsa ülke ekonomisi bozulur. Devlet ancak adalet, kanunların yürürlüğe konulması ve ALLAH(C.C.)'ın emirlerine uymakla tamam olur.Dinin uyulması zorunlu olan 5 gayesi şöyledir. Dini korumak, Canı korumak, Aklı korumak, Nesli korumak, Mal ve serveti korumak.
18- Devletin ikiye parçalanması
Devletin ihtiyarladığının ilk göstergesi parçalanmasıdır.Hükümdar devlet güçlerini tekeline alır,iktidarda hakkı olanları kargaşa olmasın diye ortadan kaldırır.Korkuyla yaşayan akrabalar sınırları yerleşir devlet daraldıkça bunlar güç kazanır.Arap evleti üzerinden gidersek, Haricilerin bid'atleri ortaya atması ile olan kargaşalara kadar hiç kargaşa olmamıştır.Sonraki süreçte Emevilerden sonra Abbasilerde Arap Devleti güç kaybetmiştir.
19- Devlette görülen aksaklıkların içyüzü
Devlet iki temel üzere kurulur. 1. güç ve taraftar(ordu).2.Para(ordu için).
Hükümdar ilk olarak gücü aile ve aşiretlerden alır,daha sonra bunlara hakim olmaya çalışır. Bu kin ve nefreti artırır.Ya hükümdar yada akrabalar kaldırılır.Taraftar azalr ve devlet çözülür. Akrabalar yerini azatlılar denilen yabancılar alınır. Yönetim güvenilir olmaz.Hükümdar yalnızlaşır. Bu sonuç aşiretlerin cesurlaşmasına yol açar.Hükümdar buna karşın onları ortadan kaldırır,sonra ise bekası için o aşiretlerden dost edinir.Rhat ve şatafata kapılırsa eğer sınırlarda bunlar derebeylikler kurarlar.
20- Bir devlet nasıl doğar ve yeni baştan nasıl kurulur ?
Yıkılan devletin ardından iki şekilde devlet kurulur.1. sınırdaki valiler kendine devlet kurar,gelişir,yenişir ve hakim olur.Örneğin Osmanlı. 2. komşu ülkelerden biri gelir iktidarı yada adamlarını kendine çeker.Yada halkı isyana davet eder.
21- Yeni devlet darbeyle değil aşamalı olarak kurulur.
Devlete karşı isyan edenler devleti savaşla değil hileyle alırlar.İsyancılar ihtiyarlama sürecini beklerler.Nedeni halkın devlete inancını yitirmesi. Devlet yöneticiler genelde zengin isyancılar fakir olurlar.
22- İnsanlığın kalkınması için siyaset zorunludur.
Gerektiğinde sınırlayacak bir otorite sosyal hayat için gereklidir.


Seyit Murat Erdoğan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder