İBN
HALDUN – DEVLET
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
İlk
Peygamber Hz. Adem'den beri insanlık başlamış ve devam etmektedir. Sürekli
gelişmekte, değişmekte ve değiştikçe de derinleşmektedir. Bu gelişim ve
özellikle derinleşme yolunda insan ilişkilerinin bir sonucu olarak bir çok
kavram ortaya çıkmış, bu kavramlar sonradan bilim olarak adlandırılmıştır. Yani
hülasa insanların ilişkileri geliştikçe bilim dalları ortaya çıkmış ve böylece
derinleşme devam etmiştir. Bu bilim dallarından belkide en önemlileri
sosyoloji, tarih, ve özellikle bir çok zamanda zamana damga vuran siyaset
bilimidir. Bugün bahsedeceğimiz kişi yani İbn Haldun sosyolojinin babası, tarih
felsefesinin kurucusu ve siyasetin doğayen olanları içerisinde en
önemlilerindendir. Kendisi daha sonraki süreçte uluslarüstü üne sahip olacak
olan Machievelli, Comte gibi düşünürlere ilham kaynağı olmuş, çok farklı ve hep
değinilmeyen noktaların üzerinde durmuştur. En önemli eseri Kitabu'l İber'dir.
Farkındalık ortaya çıkaran eseri Mukaddime bu eserin girişi niteliğinde olup
kimi yayınlar 3 cilt kimileri 2 cilt basmaktadır. Şuan özetini yazacağım kitap
İlke Yayınlarının Devlet kitabıdır ki Mukaddime eserinin Üçüncü bölümünün bir
çok faslının çevirisinden oluşmaktadır. Bu fasıllar
4,5,7-14,15,16,17,41,42,44,46-50-51. fasıllardır.
Bir
eseri tanıtıyorsak veyahut açıklıyorsak mutlaka ilk önce yazarını tanıtmakla
başlanmalıdır ki hele de bu İbn Haldun ise mecburidir. İbn Haldun Mayıs'ın
27'sinde 1332 'de Tunus'ta doğmuşve asıl adı Abdurrahman'dır. Babası Muhammed,
dedesi ise Haldun'dür. Adı Haldun'un oğlu yani İbn Haldun olarak kalmıştır.
Ailecek Arabistan, İspanya ve Afrika'ya göçmüştür. Sonra ise Tunus'a
yerleşmiştir. Alanında bilinen alimlerden fıkıh,hadis,akaid,tefsir,mantık ve
felsefe gibi dersler almıştır.1348'de çıkan veba salgınıyla anne ve babasını kaybetmiştir.
Katiplikle başladığı iş ve ilim hayatında bilim meclislerinde bulunmuş, sır
katipliği, elçilik ve başvezirlik yapmış, siyasi sebeplerden zindanlarda
kalmış, yönetim değişince bedeviler arasında dolaşmış ve sürekli malzeme
toplamış, incelemiş, kaynak olarak kullanmıştır. Siyasi olaylardan bıkan İbn
Haldun İbn Selame adlı kaleye yerleşmiş, kendini ilme vermiş ve Mukaddime
eserini burada tamamlamıştır(1374). Siyaset onu yine rahat bırakmadı. Kahirede
müdessir daha sonrasında kadılık yaptı. Fakat adalete düşkünlüğünden dolayık
iftiralara uğradı. Mahkemede beraat etsede gururu incinmiş tekrar müderrislik
yapmış sonra geziye çıkmış Suriye'de Timur'la konuşma imkanı bulmuştur. Timur
onu ya kendisinin yanında kalmasını yada Anadolu'ya gitmesini önermiş fakat o
Kahire'ye dönmüş 1406 yılında orada vefat etmiştir. Eserlerine gelecek olursak
en önemli eseri Kitabu'l İber'dir. Yedi ciltten oluşan ve içerisinde tarih
felsefesini, siyaset felsefesini ve sosyolojiyi içeren kitabın ilk cildi
Mukaddime'dir. Mukaddime'ye yönelecek olursa 6 bölüme ayrılmış bölümler
sırasıyla sosyoloji, siyaset felsefesi, şehir ve iktisat felsefesini
anlatmıştır. Bizim özetini vereceğimiz Devlet eseri Mukaddime'nin 3. Bölümünün
fasıllarından oluşmuştur. Bu bölüm siyaset felsefesiyle ilgilidir.
Özetimizde fasılları teker teker inceleyecek ve açıklayacağız.
1- Büyük devletler bir peygambere imanları
sayesinde güçlü bir devlet olmayı başarmışlardır.
Bu fasılda devletin ancak güçlü olmak ve
galibiyetle kurulacağı vurgulanmıştır. Güçlü olmak ise tarafgirlik, gayret,
çalışmak ve kalpleri kaynaştırmakla olur. Kalpler ise yalnızca Allah'ın
elindedir ve ancak O kaynaştırabilir. Kalpler hissiz olursa rekabet, fesatlık
ve başkaldırı meydana gelir. Fakat kalp iman noktasında tam İman etmişse Allah
ve elçilerine başarılı olabilir.
2- Dini asabiyet, devletin gücüne güç katar.
Din unsurları asabiyetliler arasında
mücadeleyi sona erdirir. Asabiyet kelime anlamı olarak din, vatan, soy
gayretidir. Din insanı harekete geçiren yegane duygudur. İnsanların asabiyet
sebepli çekişmeleri biter ve birlik olurlar Din çatısı altında. Bu da asabiyeti
tek bir amaca yöneltir. İnsan bu asabiyet ile de ölümü göze alır. Buna örnek
olarak Kadisiye savaşı verilebilir.(Savaş Araplar İranlılar arasında olmuş,
Müslüman Araplar 30.000 kişi ve İran orduları 120.000 kişi olmalarına rağmen
dini asabiyetleriyle galip gelmişlerdir.)
3- Devletin sınırları taraftarlarının
sayısıyla belli olur.
Devletin kuruluşunda emeği geçen bir çok
hanedan üyesi, insan toplulukları vardır. Bu insan toplulukları Devletin
gelişimi ve genişlemesiyle birlikte fethedilen yerlerin güvenliği ve yönetimi
için gönderilirler. Fethettikçe gönderilen insanlar azalınca fetihler için
merkezi kuvvet kalmayacak ve sınırlar genişlemeyecektir. Eğer devlet fethetmek
istiyorsa bu seferde yurt savunmasız kalacaktır.Buda düşmanlar için büyük
fırsattır. Devletin küçülmesi yöneticilerin vebalidir. Hülasa, devlet gücünün
kaynağı aşırı taraftarlıktır. Fakat istediği kadar taraftar olsun bir devletin
merkezi ele geçirilince devlette ele geçirilir.(Örneğin Sasaniler)
4- Devletinsınırlarının genişliği ve ömrünün
uzunluğu onu ayakta tutanların sayısına bağlıdır.
Devlet ancak ve anca asabiyet ile kurulur.
Bir devlette ne kadar çok asabiyet sahibi insan varsa o devlet o kadar uzun
ömürlü olur. Bir diğer asabiyet ve taraftar meselesi ise kuruluş dönemindedir.
Bu dönemde ne kadar taraftar varsa o kadar geniş sınırlara erişilebilir.
5- Çok sayıda grup ve topluluğun yaşadığı
topraklarda güçlü bir devletin kurulması zordur.
Her topluluk ve bu toplulukların
düşüncceleri farklıdır. Bu farklılıklar uyuşmazlıklara, uyuşmazlıklar ise
ileriki merhalede isyan ve ihtilallere neden olur.Çünkü her toplumda diğer
toplumu istemeyen bir asabiyet vardır. Örneğin İsrailoğulları zamanında Şam'ın
durumu( O zamanlar kozmopolit bir yapı var ve düşünceler çeşitli olduğundan
dolayı isyan ve ihtilaller olmuş, iktidar bastıramamıştır). Tam tersi olarak
farklı düşünceli insan toplulukları az olan devletler uzun ve sağlam ömür
sürerler. Örneğin; Mısır.
6- Şan ve ihtişama tek başına sahip olmak
iktidarın karakteridir.
Bir çok fasıl gibi bu fasılda asabiyet ile
açıklanmaktadır. Çünkü devlet asabiyetle varolur.Topluluklar içinde en güçlü
olan iktidar sahibi olur ve uygun davranarak diğer topluluklarla devletin
bekası için asabiyet sahibi olunur. Bu topluluğun başındaki hükümdar eğer
kibirlenir kendini ilah ilan ederse devlet dağılır. Fakat böyle birşey olmazsa
herşeyın tek bir kişi etrafında toplanması -hakimiyet, siyaset ve otorite- daha
uygundur.
7- Bolluk ve refaha dalmak devletin
tabiatındandır.
Millet, devletin kuruluş döneminde fakir
çalışkan ve asabiyet sahibi, yükselme döneminde rahat, refah seviyesi yüksek,
hantal ve tembelleşmeye yönelmiş ve az asabiyet sahibi, ihtiyarlama döneminde
ise saadete düşmüş, asabiyet yoksunu, tembel ve zayıftır. Millet kendinden
önceki hüküm sürenlerin elinden aldığında -genelde kuruluş dönemi
hükümdarlarından alır- nimet ve refahı arar. Yaşamın zerafetine ermeye çalışır.
Devlet yükseldikçe de ruh ve saadet isteği artar ve ihtiyaç haline gelir. Sonra
gelenler yine aynı ve devletin yıkılma sürecine kadar bu böyle devam eder.
8 -Sükunet ve rahatlık devletin
tabiatındandır.
Devlet kurulma aşamasını tamamladıktan sonra
ise artık yönetimde çalışmanın,isteğin ve azmin yerini rahatlık ve sükunet
alır.
9-Devlet ne zaman ihtiyarlama evresine girer
?
Devletin başına aşiretlerin ortak bir
otorite kurma çabasına girmiş bireye yani hükümdara rey verip onun buyunduruğu
altına girmesiyle yönetim rahatlar. Daha sonraki süreçte ise iki safha vardır.
Birincisi, devletinzaferi kazandığı için rahatlık ve bolluk içine girmesidir.
Bolluk içinde masraflar artar, azim azalır, rahatlık boy gösterir ve en
önemlisi bundan sonra gelecek nesil zevk ve sefa düşkünü olur.Giderler artınca
gelir bunu karşılamaz olur ve vergiler artar.Vergiler arttıkça halk sıkboğaz
olur,zor duruma düşer,en sonunda isyalar başlar.Devlette çökme sinyalleri
verilir.İkinci husus ise, devletin bolluk,zevk ve sefa içinde bulunması onun
birçok yetisini kaybetmesine yol açar.En başında konar-göçer olmanın verdiği
savaşma hırsı gider, azim kaybolur.
Şuana kadar gelinen noktayı 3 madde ile
özetlersek,
a- Şan ve ihtişam 1 kişide toplandığından
diğer kişiler bunu ağır bir durum olarak görürlerve tembellik yaparlar.Devlet
zarar görür.
B-Nesil geçtikçe rahatlık içinde yaşamak
zaruri hale gelir.Buda giderleri artırır.Halkın huzuru kaçar.İsraf çoğalırsa
maaşlar düşer,bağışlar zorunlu hale gelir.
C-Rahatlığın nesiller boyu artması saraydaki
erklerin hantal ve tembel yapar. Bunun için devlet muhafızları ve koruyucuları
bedevilerden oluşur. Örnek olarak Doğuda Türk Devletleri, Afrikada ise
Muvahhidler.
10- İnsanlar gibi devletlerin de ömürleri
vardır.
İnsan ömrü iki gezegen bir burçta
birleşinceye kadardır. Peygamberimizin hadislerinde insan ömrünün 60-70 yıl
olduğu belirtilmiştir.Devlet 3 nesilden oluşur. 1. nesil asabiyyet
sahibi,göçebelikten şehirleşmeye yeni geçmiş fakat alışamamış,kılıç,kalkan
düşmana korku salarlar.2. nesil ise şehirleştiği için satafat ve rahata
meyleder.Devlet işlerine pek önem vermez fakat atalarından kalan bir asabiyyet
duygusu ile yaşarlar. 3. nesil ise asabiyyet yoksunu rahattır ve herşeyi
devletten beklerler.
Not: Devlet ömrü 3 nesil iken Devletin şanı
ve şöhreti 4 nesil devam eder.
11- Devletin göçebelik hayatından medeni
hayata geçmesi
Güç, asabiyyet,tarafgirlik göçebe
safhasındadır. Devlet göçebe kurulur sonra refah gelir. Bolluk olunca ihtiyaç
gereği sanat ve zanaat ortaya çıkar. Arap dünyasında göçebelikten yerleşik
hayata geçilmesini örneklerle görelim. Araplar kafur(beyaz,yarı saydam,güzel
kokulu tıbbi malzeme)u ilk gördüklerinde tuz sanıp yemeğe atmışlardır,yufkayı
ilk gördüklerinde kağıt sandılar. Araplar kendilerinden öncekileri mağlup edip
onların zanaat ve sanatlarını öğrendiler ve kültür oluşturdular. Büyüdüler. Devlet
büyürse medeniyyet de büyür.
12- Kuruluş seviyesinde refah,devletin
gücünü artırır.
Kuruluş evresinde refah demek huzur
demektir. Huzur ise devleti yönetenlerin desteklenmesidir. Destekli bir
yönetici refah içinde yönetir devleti.
13- Yöneticilerin ahlak ve karakterleri,
devletin geçireceği safhalara uygun olarak biçimlenir.
Devlet beş safhadan geçer ve
zayıflar.(hükümdarın özellikleri)
a-Hükümdar her işi danışarak yapar,halka
örnek olur,asabiyyet sahibidir.
b-İşlere kendi karar verir, asabiyyet
azalır, yardımcılar edinir,aileden olanları devlet işlerinden uzaklaştırır.
c- Hükümdar bu merhalede rahata ermiştir.
Devletin mal ve mülküne meyleder. Orduyu kontrol edip onların ihtiyaçlarını
karşılar sadece(düşmana gösteriş amaçlı)
d-
Hükümdar kanaat eder ve seleflerinin(öncel,bir makamda önce bulunmuş
kimse) yolunu takp eder.Taklitçidir ve barışçıldır.
e- Savurgan olur. Devlet ihtiyarlama
dönemine girmiştir.Kaynakları nefsani işler için harcar.
14- Devletin ticaretle meşgul olması halk
için zararlıdır.
Devlet giderleri karşılamak için vergi
toplar. Karşılanmayınca ise ticaret ve pazara vergi koyar. Koymuş ise artırır.
Olmazsa devlet ticaretle para kazanılacağını düşünür ve bunu yapar. Devletin
ticarete atılmasıyla halka zarar verir. Tacirler ve esnaf rekabet konusunda
zarar görür ve sürekli servetlerini kaybederler. Halk fakirleşirse devlet vergi
almakta zorlanır. Devlet gelirlerinin en önemli bölümünü vergiler oluşturur.
Devlet ne kadar karlı olsa bile ticaret yapması yanlıştır. Çünkü halk ticaret
yapamazsa vergi ödeyemez,vergi ödenmezse gelir kaybı olur. Diğer konular ise
şunlardır. Devlet servet sahiplerine önem gösterir. Çünkü servet büyüdükçe
vergide büyür.Devlet ehli ziraatçilik yapmaz. Malı istediği fiyata alıp satar.
Devlet nakit olarak ucuza aldığını pahalı satar.
15- Devlet adamları devletin orta ömründe
servet sahibi olurlar.
Devletin kuruluş evresinde para halk
arasında paylaşılır.Mal ve mülk verdiği kişileri sonrasında boyunduruğu altına
alır.Bu süreçte katip ve yardımcılar beslenir. Sonraki süreçte(ihtiyarlık)
hükümdar korktuğu için hazineyi askeri güce ve devletin önemlilerine verir.
Devletin ihtiyaç sahiplerine yardımları kesilir. Hükümdar ve yakınları
mallarını devlete bırakır.Devlet adamları zora girer ve ülke dışına kaçar.
Devlet adamları birçok sır bildiği için hükümdar bunlara birşey yapamaz.
Fakat şöyle bir durum vardır ki kaçanların
çoğu kurtulamamış, kurtulanlar mallarını kaybetmiştir.
16- Sultanın hediye ve bağışlarındaki
azalma, vergi gelirlerindeki azalmaya neden olur.
Hükümdar bağış yaparsa o oranda devlet bağış
toplar.
17- Adalete uymayan haraket, medeniyet ve
imara düşmandır.
Halkın elinden mallarını haksızca alırsa
devlet, halk tekrar alınacağını sanar ve çalışmaz. Adalet ve halkın azmi
orantılıdır. Halk çalışmazsa ülke ekonomisi bozulur. Devlet ancak adalet,
kanunların yürürlüğe konulması ve ALLAH(C.C.)'ın emirlerine uymakla tamam
olur.Dinin uyulması zorunlu olan 5 gayesi şöyledir. Dini korumak, Canı korumak,
Aklı korumak, Nesli korumak, Mal ve serveti korumak.
18- Devletin ikiye parçalanması
Devletin ihtiyarladığının ilk göstergesi
parçalanmasıdır.Hükümdar devlet güçlerini tekeline alır,iktidarda hakkı
olanları kargaşa olmasın diye ortadan kaldırır.Korkuyla yaşayan akrabalar
sınırları yerleşir devlet daraldıkça bunlar güç kazanır.Arap evleti üzerinden
gidersek, Haricilerin bid'atleri ortaya atması ile olan kargaşalara kadar hiç
kargaşa olmamıştır.Sonraki süreçte Emevilerden sonra Abbasilerde Arap Devleti
güç kaybetmiştir.
19- Devlette görülen aksaklıkların içyüzü
Devlet iki temel üzere kurulur. 1. güç ve
taraftar(ordu).2.Para(ordu için).
Hükümdar ilk olarak gücü aile ve
aşiretlerden alır,daha sonra bunlara hakim olmaya çalışır. Bu kin ve nefreti
artırır.Ya hükümdar yada akrabalar kaldırılır.Taraftar azalr ve devlet çözülür.
Akrabalar yerini azatlılar denilen yabancılar alınır. Yönetim güvenilir
olmaz.Hükümdar yalnızlaşır. Bu sonuç aşiretlerin cesurlaşmasına yol
açar.Hükümdar buna karşın onları ortadan kaldırır,sonra ise bekası için o
aşiretlerden dost edinir.Rhat ve şatafata kapılırsa eğer sınırlarda bunlar
derebeylikler kurarlar.
20- Bir devlet nasıl doğar ve yeni baştan
nasıl kurulur ?
Yıkılan devletin ardından iki şekilde devlet
kurulur.1. sınırdaki valiler kendine devlet kurar,gelişir,yenişir ve hakim
olur.Örneğin Osmanlı. 2. komşu ülkelerden biri gelir iktidarı yada adamlarını
kendine çeker.Yada halkı isyana davet eder.
21- Yeni devlet darbeyle değil aşamalı
olarak kurulur.
Devlete karşı isyan edenler devleti savaşla
değil hileyle alırlar.İsyancılar ihtiyarlama sürecini beklerler.Nedeni halkın
devlete inancını yitirmesi. Devlet yöneticiler genelde zengin isyancılar fakir
olurlar.
22- İnsanlığın kalkınması için siyaset
zorunludur.
Gerektiğinde sınırlayacak bir otorite sosyal
hayat için gereklidir.
Seyit Murat Erdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder